Denetimin Sınırları

Zihin kontrolü tekniklerine yönelik artan bir ilgi söz konusu. ABD senatörü Robert F. Kennedy’yi öldüren Sirhan Sirhan’ın Los Angeles’taki Ambassador Oteli’nin mutfağındaki benmarinin üstünde çılgınca titrer haldeyken hipnoz sonrası telkine maruz kaldığı, o esnada henüz kimliği bilinmeyen bir kadının onu tutup kulağına bir şeyler fısıldadığı söylenir. Sorun çıkaran mahkumların üzerinde çoğu zaman rızaları dışında davranış değiştirme tekniklerinin kullanıldığı iddia edilmiştir. Saldırma halindeki bir boğayı beynindeki elektrotları uzaktan kumanda ederek durduran Dr. Delgado çalışmalarına insanlar üzerinde devam edebilmek için yakın zamanlarda ABD’den İspanya’ya gitti. Beyin yıkama, psikotropik ilaçlar, lobotomi ve başka türden incelikli psiko-cerrahlıklar; ABD’nin teknokratik aygıtı elinin altında öyle yeni teknikler bulunduruyor ki bunlar sonuna kadar kullanılsaydı Orwell’in 1984’ü iyilikçi bir ütopya gibi görünürdü. Gelgelelim denetimin başat araçları hâlâ sözcüklerdir. Telkin sözcüktür. İkna sözcüktür. Emir sözcüktür. Bugüne kadar icat edilmiş hiçbir denetim makinesi sözcüksüz iş göremedi ve sözcüksüz iş görmeyi göze alan herhangi bir denetim makinesi bunu ancak ya tamamen dışsal bir cebre dayanarak ya da zihni tamamen fiziksel olarak denetleyerek yapacak, eninde sonunda denetimin sınırlarıyla karşılaşacaktır. 

Tüm denetim makinelerinin temel açmazı şudur: Denetim, denetimin uygulanması için zamana ihtiyaç duyar. Zira denetim aynı zamanda muhalefete veya boyun eğmeye ihtiyaç duyar, öteki türlü denetim olmaktan çıkar. Hipnotize ettiğim birini (kısmen de olsa) yönlendiririm (control); bir köleyi, bir köpeği, bir işçiyi kontrol ederim (control); beyne elektrot yerleştirilerek yapılanda olduğu gibi tam bir denetim (control) oluşturursam deney öznesi bir kasetçalar, bir kamera, bir robottan çok da fazlası olamaz. Bir kasetçalarıkontrol etmezsin (control) – onu kullanırsın (use). Buradaki ayrımı, burada ima edilen açmazı düşünün. Tüm denetim sistemleri denetimlerini mümkün olan en sıkı şekilde icra etmeye çalışır fakat aynı zamanda tamamen başarılı olurlarsa artık denetleyebilecekleri bir şey kalmaz. Düşünün ki bir denetim sistemi doğdukları anda tüm müstakbel işçilerin beyinlerine elektrotlar yerleştirmiş olsun. Denetim artık tamamına ermiştir. Artık isyan etme fikri dahi nörolojik açıdan imkânsızdır. Polis kuvvetine gerek kalmaz. Herhangi bir psikolojik denetime gerek yoktur, belirli etkinleştirmeleri ve operasyonları gerçekleştirmek için tuşlara basmak yeter. Denetleyenler makinelerini çalıştırırlardı ve işçiler işlerini yaparlardı, en azından böyle yapacaklarını düşünürlerdi. Ne var ki böyle yaparak çalışanların üzerindeki kontrollerini kaybederlerdi çünkü çalışanlar artık makine benzeri kasetçalarlara dönüşmüş olurlardı. 

Muhalefet yoksa denetim anlamsız bir tasarıya dönüşür. İnsan organizmasının tam bir denetlemeden sağ çıkıp çıkamayacağı ciddi ölçüde tartışmalıdır. Tam denetimin ardından geriye hiçbir şey kalmazdı. Ondan geriye kişilik filan da kalmazdı. Yaşam istemedir, motivasyondur ve çalışanlar belki de kelimenin tam anlamıyla artık yaşıyor sayılmazlardı. Bir denetim tekniği olarak telkin kavramı denetimin kısmi olmasını ve bütünlüklü olmamasını gerektirir. Bir kasetçaları telkin etmene, onu acıya, zora veya iknaya maruz bırakmana gerek yoktur. 

Rahiplerin mevsimleri ve tanrıların en önemli kitaplarını tuttukları Takvime dayanan Maya denetim sistemi işçilerin okuma yazma bilmezliğine dayanır. Modern denetim sistemleri ise evrensel okuryazarlığa dayanır zira onlar kitle iletişim aracılığıyla, Watergate’in gösterdiği üzere iki ucu basbayağı keskin olan bu denetim biçimi aracılığıyla iş görür. Denetim sistemleri kırılgandır ve haber medyası doğası gereği denetlenemez, en azından Batı toplumunda böyledir bu. Alternatif basın da haberdir, alternatif toplum da haberdir ve böylece ikisi de kitle iletişim tarafından yutulur. Hearst ve Luce’nin bir zamanlar icra ettiği tekel artık dağılmaya başlamıştır. İşin aslı bir denetim sistemi ne kadar hermetik ve görünüşte ne kadar başarılıysa o kadar kırılgan hale gelir. Maya sistemine içkin olan zayıflık işçileri denetim altında tutabilmek için bir orduya ihtiyaç duymamaları, bu nedenle istilacıları geri püskürtmeleri gerektiğinde bir orduya sahip olmamalarıydı. Toplumsal yapıların bir kuralı şudur ki ihtiyaç duyulmayan herhangi bir şey körelecek, bir süre sonra işlemez hale gelecektir. Savaş oyunundan kopunca –ayrıca unutmayın ki Mayalıların bir kavgaya tutuşabilecekleri bir komşuları da yoktu– savaşma yetilerini kaybederler. Maya Tezgahı’nda böylesine hermetik bir denetim sisteminin esas cebir araçları ortadan kalktıkça daha fazla bağımlı hale geleceğini ve onu kurcalayan tek bir kişi tarafından bile tamamen zıvanadan çıkarılabileceğini ve paramparça edilebileceğini öne sürmüştüm. 

Denetimle ilgili şu durumu düşünün: Bir filikada on kişi var. Kendini lider ilan etmiş silahlı iki kişi kalan sekiz kişiyi kürek çekmeye zorluyor, bu sırada yemek ve suyun bölüşümünü de yapıyorlar, büyük bir kısmını kendilerine ayırırlarken kalan sekiz kişiye kürek çekmelerini sağlayacak kadar yemek veriyorlar. Bu iki lider şimdi mahrum oldukları bir şeye rağmen üstün olacakları bir denetim icra etmeye ihtiyaç duyarlar. Buradaki denetim yöntemi cebirdir – yani silahlara sahip olmak. Denetimi ele geçirmek için liderleri alt edip silahları ellerinden almak gerekirdi. Bu gerçekleşmesin diye onları bir an önce öldürmek üstünlük sağlardı. Dolayısıyla bir kere denetim politikası işine bulaştığında liderler bu politikayı kendilerini koruma meselesiymiş gibi devam ettirmelidir. Öyleyse kimdir başkalarını denetleme ihtiyacı duyan? Böyle bir denetimle görece avantajlı bir konumu koruyanlardır bunlar. Neden denetimi icra etmek zorundalar? Çünkü bir noktada bu avantajlı konumu kaybederler, bunun üstüne bir de denetimden feragat ederlerse, çoğu durumda bunun karşılığında yaşamlarını da kaybederler.

Şimdi şu filika senaryosunda denetimi sağlayan araçları inceleyelim: İki liderin de 38’lik altıpatları olsun – on iki kurşun ve sekiz muhtemel hasım. Nöbetleşe uyuyabilirler. Ne var ki kürek çeken sekiz kişinin bir kara göründüğünde öldürüleceklerini düşünmemelerini sağlamak için özen göstermelidirler. Böylesi ilkel bir durumda dahi cebir kandırma ve iknayla tamamlanır. Liderler A noktasında karaya çıkacaktır ve diğerlerine B noktasına ulaşabilmeleri için yeterli yemeği bırakacaklarını açıklayacaklardır. Kısacası diğerlerini yaptıklarının aynı amaç doğrultusunda çalıştıkları iş birliğine dayalı bir girişim olduğu konusunda ikna etmeye çalışacaklardır. Yemeği ve su oranını arttırmak konusunda taviz vermeleri gerekebilir. Taviz elbette denetimin elde tutulması anlamına gelir – bu durumda yemek ve su kaynaklarının bölüşümü. İkna ve taviz aracılığıyla sekiz kürekçinin toplu saldırısını engellemeyi umarlar. 

Esasında filikayı terk eder etmez içme suyunu zehirleme niyetleri vardır. Kürekçilerin hepsi bunu bilseydi sonucu ne olursa olsun onlara saldırırlardı. İşte şimdi denetimin bir başka özel etmenini görürüz: denetleyenin esas niyetlerinin denetlenenlerden saklanması. Şimdi bu filika analojisini Devlet gemisine de genişletebiliriz, çok az hükümet imtiyazsız yurttaşlarının aniden ve tam saldırısına dayanabilir ve böyle bir saldırı kimi hükümetlerin niyetleri su götürmez bir şekilde açık olsaydı kesinlikle gerçekleşirdi. Varsayalım ki filika liderleri bir barikat inşa etsinler ve toplu bir saldırıya dayanıp gerekirse sekiz kürekçiyi de öldürmüş olsunlar. Bu durumda kürek çekme işini kendileri yapmaları gerekir, üstelik artık birbirlerine güvenemezlerdi. Benzer bir şekilde ağır silahlarla kuşanmış ve bir saldırıya karşı hazırlanmış modern bir yönetim yurttaşlarının %95’ini ortadan kaldırabilir.  Fakat bu işi kim yapardı, ayrıca onları silahları yapacak ve kullanacak olan asker ile teknisyenlerden kim korurdu? Başarılı denetim bir dengeye ulaşmak ve tam bir cebrin gerekeceği durumda restleşmeden kaçınmak anlamına gelir. Bunu sağlayan yine dengeli olan çeşitli psikolojik denetim teknikleridir. Hem cebrin hem de psikolojik denetimin teknikleri sürekli geliştirilir ve rafine edilir; yine de dünya çapındaki görüş ayrılığı denetleyenler için hiç bugün olduğu kadar yaygın veya tehlikeli olmamıştır. 

Tüm denetim sistemleri çelişkilerle doludur. İngiltere’ye bakın bir. “Herhangi bir yönde fazla ileri gitme” İngiltere’nin inşa edildiği temel kuraldır bu ve onda bilgece bir şeyler bulunur. Ne var ki bir açmazdan kaçarken bir başkasına düşerler. İleri gitmeyen herhangi bir şey dışarıya gider. Hoş, hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Sonlandıran zamandır ve denetim zamana ihtiyaç duyar. İngiltere yavaş yavaş yıkılırken zaman kazanmaya çalışır. Amerika’ya bakın bir. Kimdir gerçekten bu ülkeyi kontrol eden (control)? Söylemesi oldukça güç. En güçlü denetim gruplarından birinin zenginler olduğu kesin. Gazeteler, radyo istasyonları ve benzerleri onlara ait. Onlar aynı zamanda tüm ekonomiyi denetleyecek ve manipüle edebilecek konumdadırlar. Ne var ki açıkça faşist bir hükümet kurmak ya da kurmaya çalışmak onların yararına olmaz. Cebir bir kere gündeme geldi mi paranın gücünü devirir. Bu denetimin bir başka açmazıdır: koruyanlardan korunmak. Hitler S.S.’i (Schutzstaffel)[1] kendisini S.A.’dan (Sturmabteilung)[2] korusun diye kurmuştu. Yeterince yaşasaydı S.S.’den nasıl korunacağı sorusu da gündeme gelecekti. Roma İmparatorları bir yıl içinde yirmi İmparator öldüren Praetorian Muhafızlarının insafına kalmıştı. Ayrıca hiçbir modern endüstrileşmiş ülke bir askeri genişleme programı olmaksızın faşist olmamıştır. Artık genişleyecek bir yer kalmamıştır – yüzlerce yıl sonra sömürgecilik artık geçmişe aittir. 

Son otuz yılda Amerika’da daha önce görülmemiş boyutlarda kültürel bir devrimin gerçekleştiği şüphe götürmez ve Amerika artık Batı dünyasının bir modeli olduğundan bu devrim dünyaya yayılmıştır. Başka bir etken herhangi bir kültürel hareketi her yöne yayan kitle iletişimidir. Bu dünya çapındaki devrimin gerçekleşmiş olması denetleyenlerin taviz verdiğini gösterir. Kuşkusuz ki taviz yine de denetimin elde tutulması demektir. Şu beş kuruşu al da bu on lira bende kalsın. Sansürü yumuşatalım, her şeyin geri döndürülebilir olduğunu unutmayalım. Eh, bu noktada artık bu da tartışmaya açıktır. 

Taviz başka bir denetleme bağıdır. Tarih gösteriyor ki bir yönetim taviz vermeye başladıysa artık ilişki tek yönlüdür. Tabii ki dilerlerse tüm bu tavizleri geri çekebilirler fakat bu, mevcut denetleyenler için oldukça tehlikeli olan devrim ve açık faşizmin daha büyük tehlikeleri gibi çifte bir riske yol açar. Bu kafa karışıklığından herhangi bir politika kurtulabilir mi? Cevap muhtemelen hayır olacaktır. Kitle iletişiminin oldukça güvenilmez hatta hain bir denetleme aracı olduğu ortaya çıkmıştır. Kitle iletişim HABERLERE yönelik temel ihtiyacımızdan ötürü kontrol edilemez. Eğer bir gazete ya da aynı kişinin sahip olduğu birkaç gazete bir hikâyeyi bastırmaya çalışırsa, bu, daha da sıcak HABER GELİŞMELERİNE yol açacaktır. Medyaya hükümet sansürü dayatmak devlet kontrolüne (state control) doğru atılan bir adımdır ki kodamanların atmaktan en çok çekindiği adım budur. 

Anlatmaya çalıştığım şey denetim zaten kendiliğinden kendi kendini alt eder veya protesto da işte bu nedenle gereksizdir gibi bir şey değil. Bir yönetim kendi kendini alt eden veya doğrudan intihara yönelmiş bir yola çıktığında en tehlikeli olduğu ânındadır. Kimi davranış değiştirme projelerinin ifşa edilmiş ve durdurulmuş olması yüreklendiricidir; bu türden ifşalar ve umuma açmalar kesinlikle devam etmelidir. Aslında şunu teslim ediyorum: Tüm bilimsel araştırmaların kamu denetimine (public scrutiny) tabi olmasında ısrar etme hakkına sahibiz ve “çok gizli” araştırma gibi bir şey söz konusu bile olmamalı. 


[1]Schutzstaffel: Adolf Hitler’i korumak için oluşturulmuş bir paramiliter organizasyondur. 

[2]Sturmabteilung: Nazi Partisinin ilk paramiliter organizasyonudur. Hitler’in yükselişinde önemli bir rol oynamıştır. S.A.’ya karşı güvenini kaybeden Hitler 1923 yılında kendisini S.A.’dan koruması için S.S.’yi oluşturmuştur.