*Bu yazı dizisinin ilk bölümünün linki: /yunanistan-secimleri-yazi-dizisi-i-yunanistan-genel-secimlerinin…
Yarınki Yunanistan genel seçimlerinde 18 parti rekabete giriyor. Yunan siyasi sahnesinde hükümet ve ana muhalefet başrollerinde Yeni Demokrasi (ND) ve PASOK 40 yıl boyunca sırasıyla yer aldı. Ama kriz sırasında siyasi dengeler tamamen değişti. Önümüzdeki seçim büyük ihtimalle, bu geleneksel iki partili modele son darbeyi vuracak.
Siz Yunanistan’da olsaydınız yarınki seçimlerde oyunuzu kime verirdiniz? İşte seçimlere katılan partilerin kısa bir tanıtımı…
Yeni Demokrasi (ND):
Şimdiki hükümet partisi olan ND, krizin esas sorumlularından biri. 2004-2009 yılları arasında, Kostas Karamanlis başbakanlığı süresince, memurların sayısı ve devlet harcamaları olağandışı bir şekilde arttı; bu memurların bir çoğu, Yunanistan’daki yaygın pratiğe uygun olarak, Hükümet taraftarlarını istihdam etmek için işe alınmıştı. Devlet sektöründeki harcamaların artışı sebebiyle kamu maliyesi o dönemde tamamen raydan çıktı.
2009 yazında Kostas Karamanlis erken seçim ilan ettiği zaman herkes şaşırdı – asıl sebep daha sonra belli oldu: Mali durum öyle kötü durumdaydı ki, ülke piyasadan yeni borç alamıyordu ve yeni PASOK hükümeti böylece “kurtarma programı”na başvurmak zorunda kaldı.
Krizin ilk aşamasında, ana muhalefet olarak ND, kurtarma programını ve buna eşlik eden reformları ve tasarruf paketini sertçe eleştirdi; böylece unutkan Yunan halkının tepkisinden kaçmayı başardı. Ancak 2012 seçimlerini kazandıktan sonra ND, aynı tasarruf yolunda hiç bir şey olmamış gibi devam etti ve 2014 yılından itibaren, bazı mali indeksler iyileşince, ND’nin genel başkanı ve şimdiki başbakan Antonis Samaras, “Greek success story”den bahsetmeye başladı. İşsizlik oranı %25’ın civarında dururken, bu “success story” masalı, en azından Yunanistan’da hiç kimseyi ikna edemiyor.
Kendini merkez sağ bir parti olarak tanıtan ND, Avrupa standarlarına göre merkezden daha da sağa yakın. Yunanistan Ortodoks Kilisesi’yle imtiyazli ilişkilerden sıkça yararlanıyor. Ağırlıklı olarak milliyetçi olan kilisenin desteğini sağlamak için, ND toplumsal konularda muhafazakar bir tutum takınıyor. Devlet ve Kilise arasındaki ayrıma, eşcinsel evliliğine ve ülkede yaşayan göçmenlerin vatandaşlık hakkı gibi önemli konulara ND, şiddetle karşı çıkıp, sürekli bir engel koyuyor. Ankara ve Üsküp’le yakınlaşma girişimleri bakımından da ND döneminde hiç bir ilerleme kaydedilemedi.
Özellikle Samaras liderliğinin altında parti iyice aşırı sağa yaklaştı. Hayal kırıklığına uğramış ve Altın Şafak’a sığınan ND seçmenlerini yine kendine çekmek için, ırkçı ve milliyetçi söylemlerND tarafından kullanılıyor.
Altın Şafak’la ND’nin ilişkileri ise oldukça karışık… Altın Şafak Parlamento’ya girdiğinde, taraftarlarının göçmenlere karşı provakatif suçları gittikçe arttı, ama iki yıl boyunca, ND hükümeti ve Yunan polisi bu duruma müsamaha gösteriyordu. Birdenbire, 2013 yılı kasımında, Altın Şafak liderleri gözaltına alındı ve hala dava süreci için cezaevinde tutuklular. Samaras Altın Şafak’a karşı savaş ilan ettiği halde, 2014 Nisan’ında, gizli bir video kaydı Samaras’ın en yakın danışmanı Takis Baltakos’un Altın Şafak’çılarla çok yakın temasta bulunduğunu ortaya çıkardı. Baltakos, istifa etti ama yine de ND’nin Altın Şafak’la ilişkileri tamamen kopmuş sayılmaz.
Bu seçimlerde, ND kampanyasıyla bir yandan Syriza’yi tehlikeli bir amatör olarak sunmaya çalışıyor, diğer yandan seçmenlerin milliyetçi ve ırkçı reflekslerine başvuruyor. Charlie Hebdo saldırılarının hemen sonrasında, Samaras, Syriza’yi ima ederek: “Burada bazıları yasadışı göçmenlere cesaret verip yabancılara vatandaşlık vaadediyorlar.” açıklamasında bulundu. Yine geçen hafta, Selanik’in aşırı sağcı piskoposu ile gerçekleştirdiği buluşmada “Biz sürekli millete, vatana, dine ve ülkenin çıkarına göre hareket etmeye devam ediyoruz” dedi.
Ne var ki Samaras’ın seçtiği strateji, seçmen kazandırmak yerine, ND’li merkeze yakın taraftarları soğutuyor ve anketlerde Syriza ile aralarındaki fark devamlı artıyor.
Syriza (Radikal Sol Koalisyon):
Krizin yarattığı hoşnutsuzluktan faydalanarak ve karizmatik Aleksis Çipras liderliği altında, Syriza %3’lük oy oranlarından sonra ilk defa iktidara bu kadar yaklaşıyor.
Syriza, Yunanistan’ın alacaklılarıyla müzakerelerin yeniden açılmasına ve borçların önemli bir kısmının affedilmesine yönelik çalışacağı vaadinde bulunuyor, ama bu amacı nasıl gerçekleştireceği konusunda tatmin edici bir açıklama yapmıyor. Pek çok ekonomiste göre, kriz süresince, euro bölgesi Yunanistan’ın eurodan çıkma riskine karşı yeterli koruma önlemi aldı ve bu nedenle Atina’nın baskı gücünü azalttı. Ne var ki başka analistlere göre de, Grexit euronun istikrarını sorgulatacaktı. Bu analize göre, diğer euro üyeleri Yunanistan’ın çıkma riskini üstlenmek niyetinde değiller ve Yunanistan için daha esnek bir çözümün müzakere edilmesine hazırlar.
Çipras’ın stratejisi riskli ve sonuçları belirsiz… Ama şimdiki durumdan daha da kötü olamayacağına inanan pek çok ümitsiz Yunan için, Troyka’nin tasarruf diktalarına tek alternatifi Syriza oluşturuyor. Son PASOK ve ND hükümetleri Troyka’nın koşullarını direnmeden kabul ettiler. Sonuç olarak, son beş yılda, Yunanistan bütçe gibi önemli konularda karar yetkisini yabancı alacaklılara teslim etti. Syriza, aşağılanmış Yunan seçmenlere seslerini geri kazandırma sözünü veriyor.
Çipras’ı eleştirenler, onu Syriza’nin ND ve PASOK’un kötü yönlerine fazla vurgu yapmakla suçluyorlar. Syriza’nin selefi Synaspismos, Yunanistan’ın en ilerici partisiydi. İnsan hakları, çevre sorunları, laiklik ve dış politika konularında diğer Yunan partilerinin aksine ilerici bir politika güdüyordu.
Çipras, ND ve PASOK taraftarlarını kazanmak için,“zor” sayılan konularda (göçmenlerin vatandaşlık hakkı, eşcinsel evliliği, devlet-kilise ayrımı) artık susuyor.
Üstelik, Yunan Kilisesi’nin desteğini kazanmaya çalışıyor. Çipras’ın Ayanoros manastırlarını ziyareti ve kilise cemaatiyle görüşmesi Yunan toplumunun laiklik yanlılarında rahatsızlık yarattı. Pek çok ilerici seçmen, bu değişimler yüzünden hayal kırıklığına ugradı ve “To Potami” ya da “Demokratik Sol” partilere yöneldiler.
Syriza’ya karşı getirilen diğer bir itiraz, Yunan toplumunun imtiyazli grupların ayrıcalıklarını son yıllarda uygulanan reformlardan önceki hale getirmek niyetinde olduğu hususunda. Çipras, seçmenlere; torpille devlet sektörüne alınan ve kriz sırasında işten atılan memurlara işlerini geri vermeyi, vergileri azaltmayı, memurların maaşlarını yükseltmeyi, üniversite sisteminde gerçekleştirilen reformların geri almayı vaat etmekle suçlanıyor. Bu sebeple bir çok eleştirmen için Syriza “günahkar” eski PASOK’un reenkarsyonu olarak görülüyor. Eski PASOK milletvekilerinin ve rüşvetle kirlenmiş sendikacıların Syriza’ya alınması da bu şüpheleri artırıyor.
To Potami (Nehir):
Son anketlere göre, To Potami yeni parlamentonun üçüncü gücü olacak. Stavros Theodorakis adlı bir gazeteci tarafindan 2014 Avrupa secimlerinden bir kaç ay önce kurulan To Potami, söz konusu seçimlerde oyların % 6,6’sını kazandı. Toplumsal konularda ilerici ilkeleri savunan bu partinin kadroları arasında pek çok akademisyen ve işadamı yer alıyor.
To Potami, reformların devam etmesini istiyor ve Syriza’nın aksine, uluslararası alacaklılarla çatışmaya girmekten çekiniyor. “Ülkeyi yıkmadan herşeyi değiştirelim” sloganı Syriza’nin stratejisinin ülke için tehlikeli olduğunu ima ediyor.
Komplo teorilerine düşkün Yunanların ve solcuların büyük bir kısmı To Potami’nin eski elitlerin Syriza’dan oy çalmak için kurduğu uydurma bir parti olduğuna inanıyorlar. Eğer gerçekten bunu amaçlıyorlarsa, başarılı oldular. Seçimlerden sonra, Syriza ve To Potami büyük olasılıkla birlikte hükümet kurmaya çağrılacak.
DIMAR (Demokratik Sol):
Sol ve ilerici ilkeleri savunan DIMAR, Syriza’yı popülist olmakla suçlayan solcular için bir alternatif oluşturuyor. 2010 yılında Synaspismos’tan ayrılan üyeler tarafından kurulan DIMAR, 2012 Mayıs- 2013 Haziran arasında ND ve PASOK ile koalisyon hükümetine girdiği ve kurtarma programının sert koşullarına yeterince direnmediği için, seçmenlerinin ve hatta milletvekillerinin büyük bir kısmını kaybetti.
PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket):
80’li yıllardan krizin baslangıcına kadar en güçlü iki partiden biri olan PASOK’un oy oranı, son anketlere göre %4’e kadar düştü. Partiyle ilgili sonu gelmeyen ve son 30 yıl boyunca ortaya çıkan skandallar, rüşvet ve kayırmacılık iddiaları ise PASOK’un gücünü hiç azaltmadı. Taraftarlarının büyük kısmı, PASOK’u kriz ve tasarruf paketinden sorumlu tuttukları için partiyi terk etti.
Demokrat Sosyalist Hareket:
Babası ve dedesi gibi kendisi de başbakanlık yapmış olan Yorgos Papandreu tarafından bu sene Ocak ayında kurulan DSH, PASOK’la aynı seçmen grubunu hedefliyor: Eski PASOK’un kemikleşmiş taraftarları. Yurdısında çok saygı gören Papandreu,Yunanistan’da krizin ana sorumlarından bir olarak görüldüğü için, kriz boyunca en çok nefret edilen ve küçümsenen siyasi şahsiyetlerden biri haline geldi. Onun için de Papandreu, yeni bir parti kurma niyetini ilan ettiği zaman, bu durum üzerine yapılan şakalar eksik olmadı.
KKE (Yunan Komünist Partisi):
Yunanistan’ın en eski partisi, Stalin döneminden kalma fosilleşmiş dilinden bir santimetre uzaklaşmıyor. Onun için de, taraftarlarınca dini bir adanmayla takip edilen KKE, kriz hoşnutsuzluğundan yararlanmayı ve oy oranlarını artırıp iktidara yaklaşmayı başaramadı. Ne var ki belki de böyle bir hedefi bile yok.
ANEL (Bağımsız Yunanlar):
Bağımsız Yunanlar, Altın Şafak’ın yanı sıra, Yunan siyaset sahnesinin en lümpen oluşumu… Reaktif bir parti olan ANEL’in kendine özgü bir ideolojisi yok. Milletvekilleri bilim kurgu komplo teorileriyle gündemde kalmaya calışıyor. Milliyetçi eğilimine rağmen, ANEL, Syriza ile tasarruf paketini reddetmeye yönelik tutumu paylaşıyor. Söz konusu iki parti yakın temasta bulunuyor ve gelecekte beraber hükümet kurmak için işbirliği olasılığını reddetmiyorlar.
Altın Şafak:
Avrupa’nın en tehlikeli neonazi partisi sayılan Altın Şafak, parlamento faaliyetlerinin yanı sıra, Yunan şehirlerinin sokaklarında yabancılara, solculara ve eşcinsellere zulmetmeye calışıyor. Şükür ki liderlerinin 2013 Kasım’ında suç örgütü kurmak iddiasıyla tutuklanmasıyla partinin şiddet faaliyetleri azaldı. Savcılar partinin işlediği yüzlerce suçu incelemekte; bunların arasında cinayetler, ağır yaralamalar, şantaj ve kara para aklamaları var. Tüm bunlara rağmen, anketlere göre, Yunan seçmenlerinin % 5’i yarınki seçimlerde Altın Şafak’a oy vermek niyetinde.