Herkes tarafından sonuçları merakla beklenen Yunanistan seçimlerine dair değerlendirme ve izlenimlerini ViraVerita için Atina’dan Leonidas Kourmadas Türkçe olarak kaleme aldı. İlk bölümünü sunduğumuz yazı dizisi gelişmelerle birlikte devam edecek…
Önümüzdeki pazar günü, Yunanlar son kırk yılın en kritik genel seçiminde sandığa gidecekler. Yaklaşık 9,8 milyon seçmen önemli bir soruya cevap vermeye çağrılıyor: Ülke son 5 yılda uluslararası alacaklılar tarafından yönlendirildiği yola devam mı etmeli, yoksa tasarrufu reddedip başka bir yol mu seçmeli? Bu ikilem kaçınılmaz şekilde canlı tartışmalara yol açıyor. Yunan devletinin parasal durumu kritik; yanlış bir adım ülkeyi iflasa sürükleyebilir. Belki de bu sebepten, apolitik insanlar bile bu sefer hangi partiye oy verecegini dikkatlice tartıyorlar.
Tasarruf karşıtları “kurtarma” programının Yunan toplumunu ve ekonomisini kriz öncesi dönemden çok daha kötü bir hale getirdiğini savunuyorlar[1]. Buna hiç şüphe yok… Kriz süresince Yunanistan’da işsizlik oranı %10’nın altından, %25’in üzerine çıktı; genç işsizliği ise %50 civarında. 2008’den bu zamana dek GSMH %25 geriledi[2]. Yüzbinlerce şirket ve dükkan kriz sırasında kapandı. Çalışanların ve emeklilerin maaşları kesildi ve vergiler yükseltildi. Reformların bedelini ağırlıklı olarak orta ve alt sınıflar ödedi. İntihar oranı ve sağlık sorunları[3] arttı, yaşam standardı ve hatta ülkenin nüfusu düştü. Çoğu eğitimli olan 200.000 Yunan, ülkesini terk edip Almanya’ya, Avustralya’ya, ABD’ye ve başka ülkelere göç etti[4].
Kurtarma programlarına ve uygulanan reformlara rağmen, Yunanistan’ın borçları sürekli artıyor: 2009’da GSMH’nin %115’i iken, şu anda %177’sinde (317 milyar euro’da) duruyor. Mali uzmanların çoğu bu borcun, geri ödenmesinin mümkün olmadığını savunuyorlar.
Uygulanan politikalar faydalı olmadığı halde, aynı yolda devam etmek de mantıklı görünmüyor. Ana muhalefet partisi Syriza alacaklıları temsil eden Troyka ile (Uluslararası Para Fonu, Avrupa Birliği ve Avrupa Merkez Bankası) müzakerelerinin yeniden açılması ve Yunanistan için daha esnek koşulların sağlamasını vaat ederek anketlerde öne geçti. “Umut geliyor” sloganı yeni bir başlangıcın beklentisini taşıyor. Syriza, aynı zamanda borcun sürdürülemez olduğunu ve bir kısmının affedilmesi gerektiğini savunuyor.
Diğer yandan pek çok Yunan da, eğer ülke, şu anda gitmekte olduğu yoldan ayrılırsa, Yunanistan’ın iflasa ve hatta anarşiye sürükleneceğinden korkuyor.
Bu korkular alacaklılar ve Yunan hükümeti tarafından alevlendiriliyor. Alman politikacılar devamlı olarak Yunan seçmenlere kurtarma programının yolundan çıkarlarsa, kredilerin sona ereceğini ve Yunanistan’ın büyük ihtimalle iflas edip euro’dan çıkmak zorunda kalacağını hatırlatıyorlar.
Yunanistan’ın şimdiki başbakanı Antonis Samaras ve partisi Yeni Demokrasi (ND), seçim kampanyalarını bu korkuların üstüne kurdular. Kullandıkları slogan “Biz Yunanistan’ın kaderiyle oynamıyoruz” tam da bunu ifade ediyor.
İktisatçılar ve analistler ise Grexit (Yunanistan’ın euro’dan çıkması) konusunda aynı fikirde değiller. Bazıları Grexit’in boş bir tehdit olduğunu savunuyor. Onlara göre Yunanistan’ın euro’dan çıkması, euro bölgesinin istikrarı için tehlikeli bir ilk olabilir. Yatırımcılar bir ülke çıktığında diğer ülkelerin de çıkabileceğini düşünerek euro’nun istikrarını sorgulamaya başlayabilir . Bunun için de diğer euro üyeleri bu ihtimale izin vermeyeceklerdir.
Bazı analistler ise Almanya’nın Yunanistan’ı ibret niteliğinde cezalandırmaya hazır olduğunu düşünüyor. Yunanistan euro’dan çıkmak zorunda kalırsa, İtalyanlar ve İspanyollar korkularından “Alman tasarruf tedavisi”ne devam etmek zorunda kalacaklar. Bazı iktisatçılara göre, Grexit uzun vadede Yunanistan’ın faydasına olabilir. Ülke euro’dan çıkarsa yeniden kendi mali politikasını yönlendirip rekabet gücünü arttırabilir. Diğer yandan, Drahmi’ye dönülürse, Yunan bankaları, mevduat değerlerinin büyük bir kısmını kaybeder ve banka sistemi büyük ihtimalle çöker. Belki de bu korku yüzünden, Yunanların çoğu euro’da kalmak istiyor. Bu kapsamda, hükümet kurtarma programının yararlılığını sorgulayanları “Drahmi lobisi” olarak itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Anlaşılan, bu lobinin “faiz lobisi” ile bir ilgisi yok!