İç İçe Üç Kaşık: Praksis ya da Beden, Dil ve Bilinç

Anahtar Kelimeler: Materyalizm, Beden, Dil, Bilinç, Praksis

Ütopyayı nihai amacı tatmin edecek şekilde amaçsız olan kör somatik hazzın içine yerleştirebilenler ancak istikrarlı ve geçerli bir hakikat düşüncesine sahiptir.

Adorno

Hazcılık, haz ayrıcalığına sahip olan belirli toplumsal kesimlerin zeki dili dışında bir şey olmadı hiçbir zaman.

Marx

Materyalizmin (bu soruşturmaya konu materyalizm anlayışı bakımından) beden ilgisi en açık haliyle Marx’ın idealist filozoflarla girdiği polemiklerde takip edilebilir. Bu polemiklerde beden, acının veya hazzın mahali olmaktan çok uygulama ve anlamın yeri olarak belirir. Bu tür bir materyalist beden ilgisi geniş anlamda toplumsal ve siyasal bir eğilimi temsil eder. Böylece Marx’ın materyalizmi bütün insan mahlukatlığı için geçerli olan bir beden ilgisine sahiptir. Bu incelemeyi teşvik eden unsur bugün eleştirel, muhalif olarak beliren birçok kültür çalışmasının da ilgi duyduğu bedenle,Marx’ın anladığı biçimde daha temel türden beden arasındaki mesafedir. Kültürel araştırmaların beden ilgisi bütün inceliklerine rağmen çoğunlukla “etnik, toplumsal cinsiyetçi, queer, açlıktan kıvranan, yapılı, yaşlanan, süslü, malul, sibernetik, biyopolitik bedenle ilgilidir; bu beden cinsel bakışın nesnesi, haz ya da acının mahalli; iktidar, disiplin veya arzuyla nakşedilmiş olan bedendir.”[1] Eagleton’ın aynı başlığı taşıyan materyalizm çalışmasının beden ilgisi ise  her şeyden önce kültürel bir yapı olmayan bedendir. 

Eagleton, girişte Marx dolayımıyla ifade edilen materyalizm ve beden ilgisine Marx dışında üç isim daha ekler; Aquinolu Thomas, Nietzsche ve Wittgenstein. Sayılan isimler metin boyunca iki işlevi yerine getirir. İlkin kültürel araştırmaların konusu olmayan beden ilgisi bu isimlerle gerekçelendirilir ya da açıklığa kavuşturulur. İkinci olarak yine bu isimler Eagleton için felsefe içi ya da felsefi bir materyalizm tartışmasından ziyade ‘felsefeye karşı materyalizm’ gibi bir ekseni mümkün kılarlar. Bir Ortaçağ ilahiyatçısı, bir komünist ve iki “aristokratı” iri karşıtlıklarına rağmen yan yana getiren beden ilgisi metnin genel çerçevesini oluşturur. Bu çerçeve içinde birbirinden habersiz ya da birbirine ilgisiz isimleri bir araya getiren ortak motif bedenin uygulamanın ve anlamın mahali olduğuna yönelik ilgidir. Kitabın sonunda değinilen unsuru başlangıçta dile getirmek gerekirse, bütün çalışmanın motivasyonu “alışılmışın dışındaki Fransız ahlaksızlığına” yönelik eleştiridir.[2] Buradaki rahatsız edici “ahlaksızlık” ifadesi bilme ve görme biçimlerini özgürlüğe hizmet eder gibi sunan çağdaş Fransız düşüncesinin niyetlendiğinin aksine bir işlev gördüğüne dair vukuftur. Burada beden tam anlamıyla kültürel bir yapıdır ve Eagleton için bu beden  bütün inceliklerine rağmen en azından özgürlüğün ya da radikal siyasetin hizmetinde değildir. Burada Foucault, Deleuze, dirimselci materyalizm, ontolojik materyalizm ve materyalizmin post-yapısal kimi türleri bedeni kültürel bir yapı olarak ele alan biçimler olarak kıyasıya eleştirilir.

Anlamın ve eylemin birlikte hareketi olarak ‘praksis’[3] Eagleton(?)’ın eleştirel motivasyonunun merkezindedir. Burada bütün düalizmler, kartezyenizmler ideoloji olarak, bedenden ayrılan ve mevcut tahakkümü gerekçelendiren unsurlar olarak arzı endam ederler. Çalışmaya konu olan birkaç  önemli metin daha sayılabilirse de çalışmada ideoloji üreten (yanlış bilinç olarak ideoloji) ve tahakkümü gerekçelendiren unsurlar Alman İdeolojisi’nden damıtılmıştır. Metnin bütününün Marx’ın materyalizmine yönelik bu esaslı ilgisi, sayılan diğer düşünürlerde anlamın yeri olarak çalışan bedenin burada aynı zamanda radikal siyasetin yani uygumalanın(?) imkanı olarak da çalışmasıdır. Bu açıdan Marx, yeni bir materyalist duruş noktasının (kendinden önceki ve özellikle Feuerbach’ın materyalizmine karşı) temsilcisidir. Bu yeni materyalist duruş noktasının ideoloji eleştirisi, bağımsızlık kazanan metalar gibi bağımsızlık kazanan kavramlar olarak şeyleşme eleştirisine uzanır ve mistifikasyonu ortadan kaldırmak gibi bir amaç edinir. Buradan doğru “dilimizde gömülü bütün bir mitoloji var”[4] diyen Wittgenstein, bedeni anlamın yeri olarak gören Aquinolu Thomas, disiplin ve eziyeti böylece vicdan ve suçluluğu bin yıllar önce bedene dağlayan uygulamalarda açığa çıkaran Nietzsche Marx’la hizalanır.

Marx Alman İdeolojisi’nde “dil, bilinç kadar eskidir”[5] der. Praksis ya da Eagleton için materyalizm dil ve bilinci bedene ya da gerçekliğe geri çağırmak üzere çalışır. Eagleton’ın başka bir vesileyle ifade ettiği gibi “Prometheus, yalnızca tanrılara başkaldırdığı için değil, daha çok Marx’ın bilinci gerçeğe geri getirmeye çalışması gibi, ateşi gökten yeryüzüne getirdiği için Marx’ın en sevdiği mitolojik kahramandı.”[6] Bu açıdan beden “bir proje, bir anlamlandırma aracı, dünyanın örgütlendiği bir noktadır.”[7] Beden hem toplu hem de bireysel bir görüngüdür. Bilincimiz “anlamın bir sözcükte bulunması gibi bedenlerimize kazınmıştır”. Anlam da “yenin astarı gibi, eyleme sımsıkı yapışır. Maddi jestin içine yerleşmiştir.”[8] Praksis burada bütün bir geleneksel felsefeye karşı bir duruş noktası edinir ve ideoloji üreten, tahakkümü gerekçelendiren mistifikasyonu dağıtmak gibi bir işlev edinir. Bedeni ruhun hapishanesi olarak gören geleneksel bilme biçimleriyle yine bedeni kültürel bir yapı olarak gören kimi çağdaş bilme ve görme biçimleri aynı gizemlileştirmenin farklı yüzleridir. Eagleton için bedeni/maddeyi atıl ve hantal, bilinci ise kurucu unsur olarak görmekle bilinci atıl ve hantal, bedeni/maddeyi ise yaşamın asıl kaynağı olarak kodlamak yanılgıdır. Thomas Aquinas, Marx, Nietzsche ve Wittgenstein beden ilgileriyle tam bu noktada devreye girerler ve gizemlileştirmenin, tahakkümcü egemenlik biçimlerinin, bedeni kültürel bir yapı olarak ele alan görme ve bilme biçimlerinin her türlüsüne karşı bir tetikte olma hali örgütlerler.

Eagleton’ın çalışmasının Marx’ın materyalizm ilgisinin en sarih sunumlarından biri olduğu söylenebilir. Marx bu sunumda, önemli farklılıkları olan çeşitli materyalizm biçimleri içinde boy göstermektedir. Böylece Eagleton açıkça bahsetmese de şuna işaret eder; Marx’ın özgünlüğü ve yeniliği birçok farklı materyalizm biçimini birlikte çalıştırabilmesinden kaynaklanır. Eagleton’a göre örneğin gösterilenlerin veya anlamların gösterenlerin etkileşiminin ürünü olduğunu ve böylece anlamın maddi bir temele sahip olduğunu savunan semantik materyalizmin dili kavrayış biçiminin bir örneği Marx’ta bulunur. Bunu göstermek için Eagleton, Alman İdeolojisi’ne başvurur; “Tin en başından itibaren, kendini burada titreşen hava katmanları, sesler, kısacası dil biçiminde gösteren maddeyle yüklü olmanın lanetine uğramıştır.”[9] Tin-madde veya beden-bilinç ayrımının reddedildiği bu esnada Marx, Eagleton tarafından semantik materyalizmin içinde gösterilir.

Marx’ın boy gösterdiği bir diğer materyalizm biçimi Aquino’lu Thomas’ın beden üzerine mülahazalarının serimlendiği yerde ortaya çıkar. Eagleton’a göre Thomas Aquinas’ın epistemolojik ve somatik materyalizmi Marx’ın materyalizm kavrayışıyla aynı doğrultudadır. Yazar için Thomas Aquinas nesne olarak bedeni değil eylem halindeki bedeni birçok materyalist düşünürden daha materyalistçe kavramıştır. Eagleton bu iddiasını Thomas Aquinas’ın akıl, ruh ve beden kavrayışını inceleyerek gerekçelendirir. Thomas Aquinas’ın bir cesede asla beden demediğini, bedeni “orada olma” olarak cesedi ise “orada olmama” olarak kavradığını aktarır. Thomas Aquinas’a göre ruh “bedenin kendine özgü öz-örgütlenme biçimidir” ve  beden demek zaten ruh demektir. Bilinç ise anlamın bir sözcükte bulunması gibi bedenlerimize kazınmıştır. Bu anlamda bilinç pratik bir yaşam biçimine katılım anlamına gelir. Thomas Aquinas aklı ve duyguyu eylem halindeki bedene gömülü olarak düşünmektedir. Tamamlanmamış, sınırlanmamış, paylaşım ve etkileşime açık beden dünyanın örgütlendiği bir noktadır. Ruhun imgesi için insan bedenine bakmayı öneren Wittgenstein ve “duyumsal dolaysızlığında mevcut” olana işaret eden Marx gibi Thomas Aquinas da beden ve ruh arasında ayrım yapmaz. Eagleton’a göre Marx’ın soyuttan somuta doğru hareketi Thomas Aquinas’ta da bulunur.

Materyalizmini ele alınan konunun içeriğine göre konumlandıran Marx, radikal siyasete işaret ettiği esnada ise somatik ve antropolojik materyalizmden tarihsel materyalizme geçiş yapar. Onu yoldaşı Engels’ten yani her şeyin kuramı olma iddiasındaki diyalektik materyalizmden ayıran unsur da burada ortaya çıkar. Marx her şeyin kuramı olma iddiasında bir sistem yaratmaz, tarihsel materyalist olarak belirli şeylerin analizini yapar. Yazara göre tarihsel materyalizm bu açıdan daha mütevazidir. Her şeyin kuramı olma iddiasında olmadığı için ontolojik bir mesele de değildir. Tarihsel materyalizm, insanların maddi etkinliklerinin onların maddi varoluşlarının temelinde yattığını kabul eder. Özetle Marx, gösterenlerin maddiliğini öne çıkaran ve Wittgenstein’la anılan semantik materyalizmin serimlenmesi esnasında semantik materyalist, Nietzsche ve Freud’un beden ilgisinin soruşturulduğu sırada onlarla beraber somatik materyalist, üretim güçleri ve üretim ilişkileri arasındaki çatışmaya ve bu çatışmanın büyük tarihsel değişimin dinamiği olmasına ilgi duyduğu anda tarihsel materyalist ve son olarak sosyalleşme ve toplum haline gelmenin yani ilişkinin tartışıldığı yerde de antropolojik materyalist olarak kaydedilir.Sonuç olarak Eagleton’ın materyalizm çalışması birbiriyle ilişkili üç temel eksene oturur; i. felsefeye karşı materyalizm, ii. bedensel materyalizm, iii. radikal siyasete ve etik problemlere ilgi duyan materyalizm. İlahiyatçının komüniste, komünistin de aristokratlara seslendiği bu materyalizm çalışmasının zemininde (komünistin etkin ve belirleyici rolüne rağmen) ilahiyatçı bulunur. Sevgi ve kurtuluş (ilahiyat) onur ve şerefle (aristokrasi) yeni ve farklı olanda (komünist) yeni ve farklı bir şekilde sentezlenmek istenir. Bu sentezde beden, dil ve bilinç iç içe üç kaşık gibi praksis içinde sunulur. Son olarak çalışmanın beden ve materyalizm ilişkisine yönelik ilgisi ve bu ilgiyi araştırma ve sunuş biçimi Marx ve materyalizm ilgilileri için ilgi çekici olacaktır. 


[1] Terry Eagleton, Materyalizm, (çev. Serkan GÜNDÜZ)1. Baskı, İstanbul, Tellekt Yayınları, 2021, s. 11.

[2] Terry Eagleton, a.g.e., s.120.

[3] Praksise dair üç iyi tanım burada aktarılmaya değer; Marksist materyalist anlamıyla praksis bir tür “düşün-eylem” modelidir. Aristoteles’in tanımladığı biçimiyle “ürünleri içlerinde olan” etkinliklerdir. Eagleton’ın ifadeleriyle de duyusal ve tinsel güçlerin kendi içlerinde hoş amaçlar olarak gerçeklik kazanmasıdır ve bu estetiktir. Eagleton’ın çalışmasında estetik önemli bir yer kaplamakla beraber bu inceleme kendisini öne çıkarmak istediği kısımlarla sınırlamıştır.

[4] Terry Eagleton, Materyalizm,  (çev. Serkan GÜNDÜZ) 1. Baskı, İstanbul, Tellekt Yayınları, 2021, s. 114.

[5] Karl Marx, Friedrich Engels, Alman İdeolojisi, (Çev.?)2. Basım, İstanbul, Evrensel Basım Yayın, 2013,  s. 38.

[6] Terry Eagleton, “İpek Böceği Gibi Olmak: Marx’ın Edebi Üslubu”, Kürd Araştırmaları, (2023), https://kurdarastirmalari.com/yazi-detay-oku-254.

[7] Terry Eagleton, Materyalizm, (çev. Serkan GÜNDÜZ) 1. Baskı, İstanbul, Tellekt Yayınları, 2021, s. 37.

[8] Terry Eagleton, a.g.e, s. 47.

[9] Karl Marx, Friedrich Engels, Alman İdeolojisi, (çev.?)2. Basım, İstanbul, Evrensel Basım Yayın, 2013,  s.38.


Kaynakça

Eagleton, Terry. Materyalizm. (Çev. Serkan Gündüz). İstanbul. Tellekt Yayınları.

Eagleton, Terry. “İpek Böceği Gibi Olmak: Marx’ın Edebi Üslubu”. (çev. Muaz Doğan). Kürd Araştırmaları (https://kurdarastirmalari.com/yazi-detay-oku-254).

Marx, Karl. Engels, Friedrich. Alman İdeolojisi. (Çev. Tonguç Ok-Olcay Geridönmez). İstanbul. Evrensel Basım Yayın.