“Anahtar Kavramlar” yazı dizisinde Bükem Özçeri, Ceren Dalgıç, Güncel Oğulcan Ülgen, M. Taha Tunç ve Rahmi Yurttakalan farklı açılardan “sorunlu” gördükleri kavramların izini sürecek ve konuyla ilgili çalışma yürüten akademisyenlerin veya çevirmenlerin görüşlerine de başvuracak. Yazı dizisinin bu bölümünde Dr. Öğr. Üyesi Selami Varlık’ı konuk ediyoruz. Toros Güneş Esgün ve ViraVerita yayın kurulunun editörlüğünde bir sene boyunca her ay bir kavram grubu hakkında bir yazı yayımlanacak. Çalışma grubuna anahtarkavramlar@gmail.com adresi üzerinden yazı ve önerilerinizle siz de katkı sunabilirsiniz.
“Soru” ile “sorun” felsefe metinlerde sıklıkla karşılaştığımız kelimeler arasında belki de en başta gelir. Ne de olsa felsefe her şeyden önce sorularla meşguldür: “Varlık nedir?”, “Adalet nedir?”, “Bilgi olanaklı mı?”, “Özgür irade var mı?” bu sorulardan sadece bazıları. Filozof ise zaten “soru tutkunu” ve “kendi kendine soru soran kişi” olarak tarif edilir.[1] Bununla yetinmeyen felsefe (dolayısıyla filozof) sorunlar tespit edip onlarla uğraşır: değer sorunu, varlık sorunu, temsil sorunu, sentetik a priori sorunu vb. Özellikle son zamanlarda soru ile soruna ilaveten bir de “sorunsal”dan (“problematik” de deniyor buna) bahsediliyor ki ilk bakışta anlaşılması biraz güç görünüyor. Kâh bu kelime soru veya sorun yerine kullanılıyor kâh kestirilemez bir değer atfediliyor: dil sorunsalı, otorite sorunsalı, metnin/tezin sorunsalı vb. Soru ile sorun arasındaki ayrım da yeterince berrak değil tabii. Bu kelimeleri özellikle kavramlaştırırken muhtelif zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu yüzden metin boyunca felsefe sözvarlığının temel üyeleri haline gelen bu üçlünün sınırlarını belirleyip çeşitlemelerini kavramlaştırmaya yönelik bir girişimde bulunmak istiyoruz. Bunlar kendi kullanımlarında nasıl karşımıza çıkıyor? Aralarında ayrımlara giderek sınırlarını belirlemek mümkün mü? Onlardan hareketle üretilen çeşitlemeler nelerdir?
I
Soru, sorun ve sorunsalın (biraz paradoksal biçimde) bir sorun olarak karşımıza çıkması günümüze özgü bir durum değil aslında. Henüz 1955’te Fransız filozof Émile Bréhier, çağdaşlarında sorun’un,[2] hatta özellikle Alman filozoflarda Problematik’in yani sorunsalın yükselişinden biraz yakınarak bahseder.[3] Gerçekten de dönemin filozoflarında soru ve sorun artışı kendisini gösterir. Bunlar arasında Martin Heiddeger “varlık sorusu”yla (Seinsfrage) bambaşka bir örnek sunar, zira Varlık ve Zaman’da “Varlığın anlamına ilişkin soru formüle edilecektir”, dolayısıyla unutulan sorunun yeniden gündeme getirilmesi gerekir.[4] Buna karşın Heidegger’in bir başka metni Frage nach der Teknik Türkçeye hem Tekniğe İlişkin Soruşturma olarak hem de Teknik Sorusu olarak çevrilmiş, Alm. Frage için birinde “soruşturma”, diğerinde “soru” kullanılmıştır.[5] Başka bir örnekte Henri Bergson, William James ve Edmund Husserl gibi filozoflar için zihin ve bilinç sorunu belirir.[6] Bréhier’nin tespitine dönersek, sorun, daha iddialı olan kuram veya öğretinin yerini almış görece mütevazı bir kavram gibidir.[7] Bunu takip ederek birçok çağdaş filozofun soru(n/sal) meselesini öncelediğini söyleyebiliriz. Filozoflara başvurmadan önce bu kelimelerin felsefe sözlüklerinde nasıl karşımıza çıktığına bakalım.
Afşar Timuçin’in sözlüğünde “sorunsal” yer almaz, “soru” ile “sorun”a da kısaca değinilir. Soru “tartışmaya konulmuş olan. İçinde güçlükler barındıran, tartışmaya açık konu. Bir yanıt gerektiren önerme” olarak tarif edilir.[8] Sorun ise “Ussal yöntemlerle yanıtlanması gereken soru. Bilimsel açıdan çözüm bekleyen karmaşık durum. Kuramla ya da uygulamayla ilgili olan ve çözüm bekleyen karmaşık yapı” olarak belirlenir.[9] Yani sorunun cevapla ilişkisi öne çıkarken sorunda iki anlam söz konusu: 1) soruşturulması gereken şey, cevap bekleyen soru; 2) karşılaşılan güçlük. Batı dillerinde “sorun”un kökeni olan Yun. problēma (“öne sürülen vazife, soru”) proballein (pro + ballein = öne sürmek/atmak) fiilinden türemiştir. Belirttiğimiz ikinci anlamı ilkin 15. yüzyılın ortalarında “işlem gerektiren önerme” anlamında kullanılır, devamında ise toplumsal sorunları ifade ederken ona başvurulur.[10] Dolayısıyla Batı dillerinde de sorun’un içinde –Türkçedeki gibi olmasa da– soru bulunur diyebiliriz. Kapsamını geniş tutan Orhan Hançerlioğlu ise “sorun”un hem Fr. problème (İng. problem, Alm. Probleme ve Aufgabe) hem de Fr./İng. question (Alm. Frage) için kullanıldığını söyler.[11] Hem kullanılış hem tarih bakımından doğru bir saptama gibi görünüyor. Batı dillerinde soru’nun karşılığı olan, Lat. quaerere (“sormak, aramak”) köklü quaestio’dan (“arama, sorgulama, soruşturma, inceleme, hukuki soruşturma”) türeyen eski Fransızcadaki question, hem “güçlük, sorun” hem de “hukuki soruşturma, işkence” anlamına gelir.[12] Osmanlıca veya eski Türkçe kelimelere karşılık “Öztürkçe” kelimeler arayan TDK’nın 1935 tarihli cep kılavuzlarında “mesele”ye karşılık olarak önerilenin, bugün “sorumluluk”u türettiğimiz “sorum” kelimesi olduğunu, Os. mes’ul içinse “sorun”un önerildiğini unutmamak lazım – günümüzdekinin tam tersi yani. Şu anki haliyle meseleye karşılık olarak “sorunu dolaşıma sokan Nurullah Ataç gibi görünüyor.[13]
Batı dillerinde sorundan türeyen sorunsal (İng. problematic/al, Fr. problématique, Alm. Problematik) kelimesi de Hançerlioğlu’nda iki anlamıyla karşımıza çıkıyor: 1) mantıkta ihtimale bağlı olan, “belkili”, Os. ihtimâlî;[14] 2) “henüz çözümlenmemiş olan”, “ortaya atılmış sorunların tümü”.[15] Sözlüklerde bu kelimelere ilişkin detaylı açıklamalara, tarihsel örneklere rastlamak biraz zor. Sıfat haliyle “sorunla ilgili” anlamına gelen Yun. problēmatikos ve Lat. problematicus’tan türeyen sorunsal, “şüpheli, sorgu(lama)ya açık, belirsiz, halledilmemiş” demektir.[16] Dolayısıyla kelimenin iki temel anlamı öne çıkıyor: ilki mantıktaki “belkili”, ikincisi de “sorunla ilgili, sorunlu”. Peki bu kelimeler felsefe dilinde nasıl kullanılıyor, nasıl kavramlaştırılıyor?
II
Bréhier’nin yakındığı sorunsal, günümüzde beşeri bilimler alanında tez yazan birçok öğrencinin karşısına çıkan bir kavramdır: Kendi sorunsalını belirlemek zorundadır öğrenci.[17] Filozoflar bu kelimelere farklı anlamlar yüklemekle kalmaz, yeni çeşitlemelerini üretir, bu yüzden felsefe sözlüklerinin kavramakta zorlandığı yeni kelimeler ve anlamlar/değerler doğar. Bréhier’nin sorun kavramının doğuşunda matematiğin tetikleyici rolüne işaret etmesi bu açıdan başlangıç noktası olarak ele alınabilir: Teoremlerden önce sorunlar bulunur. Modern bilim üzerine düşünen Gaston Bachelard’ın altını çizdiği gibi, gerçekten de “Problem, araştırmanın etkin zirvesidir”; bu yüzden “nesneyi bir problemin konusu olarak, cogito’nun öznesini de problemin bilinci olarak kabul etmemiz gerekir.”[18] Kendi sorunsalını belirlemesi gereken öğrenci ve araştırmacı, araştırma nesnesini de çeşitli sorularla örüp onu sorun olarak ele almalıdır demek ki.
Felsefi temellendirmeler soru olmadan mümkün olmaz, çünkü temelden önce temel sorusu gelir. Gilles Deleuze’ün altını çizeceği gibi “temel bir cevap değil, bir soru takdim eder”.[19] Temellerin sürekli olarak sorgulanmasına yönelik çağdaş felsefe pratiklerinde, felsefenin dili de dönüşmüştür; Bréhier’nin saptadığı sorun artışı bundan kaynaklanır. Bachelard’ın örnekleri felsefedeki durumun modern bilimde de söz konusu olduğunu kanıtlar. 1939 tarihli metninde Collingwood “felsefe üzerine düşünmek de felsefeye dahildir” derken benzer bir şeye felsefe açısından işaret eder; öyle ki “bizzat felsefe kuramı da felsefe için bir sorundur”.[20]
Son zamanlarda “soru” ile sorunun yanı sıra sorunsala fazla rastlamaya başladık, hatta kelimenin farklı halleri de kendisini sıkça gösteriyor. On sekizinci yüzyılda mantık terimi olarak kullanılması bunun güzel örneklerden biri. Örneğin Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’nde yargının kiplik bakımından üç hali var: yalın (assertorisch), zorunlu (apodiktisch), olası (problematisch).[21] Burada Alm. problematisch’i farklı şekilde karşılamak gerekir. Kant bu kavramı çelişki barındırmasa da başka bilgilere bağlı olan anlamında kullandığı için Hançerlioğlu’ndaki “belkili” ve “ihtimali”ye alternatif olarak (bunlar pek kullanılmıyor) “olası” veya “muhtemel” denebilir.
“Sorunsallaş(tır)ma” (İng. problematisation veya problematization Fr. problématisation) kelimesi de sözlüklerde pek rastlamadıklarımızdan. Kavramı en sık kullanan filozoflardan biri olan Michel Foucault bunu iki şekilde kullanıyor diyebiliriz: ilki tarihsel olarak bir şeyin sorunsal/sıkıntılı bir hal alması (örneğin “hazların ahlaki açıdan sorunsallaşması”);[22] ikincisi de bir inceleme nesnesinin sorunsal olarak ele alınma yöntemi (“bir engel veya güçlüğün çeşitli çözümlerle cevap bulunmaya çalışılacak sorunlara dönüşmesi”).[23] Bu kavram Fransızcadan İngilizceye çevrilirken ilk başlarda hayli sorun teşkil etmiştir: Isabelle Stengers, Foucault’nun L’archéologie du savoir (Bilginin Arkeolojisi, 1969) metninin 1972 tarihli İngilizce baskısında (The Archeology of Knowledge) “quand elle problématise les series” (“dizileri sorunsallaştırdığında”) ifadesinin hatalı bir şekilde “when it speaks of series” (“dizilerden söz ettiğinde”) olarak çevrildiğinin altını çizer.[24] Bunun yanı sıra Jan Patočka “sorunsallık” (İng. problematicity) kavramını yaşamın sorunsallarla, gerilimlerle dolu olması anlamında kullanılır.[25]
Jacques Derrida’nın dekonstrüktif sorgulamayı bir “meta-sorgulama” olarak alması, çıkmazları/açmazları (aporia) düşünmeye çalışması, sorgulamanın kendisinin de soru konusu haline gelmesine güzel bir örnek.[26] Bir ölçüde Derrida’yı takip eden Michel Meyer’in “problematoloji”si, bütün bu soru merkezliliğin hermenötik açıdan kuramlaştırılmasını teklif eden yaklaşımlardan biridir.[27] Meyer’e göre felsefe tarihine hakim olan önermecilik ve sorunun bastırılması karşısına sorunsallaştıran bir felsefi tavrı koymak gerekir.[28] Benzer bir tavır mantık alanında da görülebilir. Collingwood’un önerdiği gibi önerme mantığından soru-cevap mantığına geçiş yapan birbirinden ayrı yönelimler göze çarpar: 1) temel sorular üzerine eğilen semantik yaklaşım; 2) açıklamaya dayalı “niçin” sorusuna odaklanarak Hempel’i takip eden bilimsel yaklaşım; 3) yerleşik veya dolaylı sorulara yönelen yapma bilgisini (knowledge how) merkeze alan yaklaşım.[29]
Soru üzerine düşünürken Nermi Uygur’dan bahsetmemek olmaz: Meşhur “Bir Felsefe Sorusu Nedir?” metni felsefi soruların değerini, filozofun işinin de sorgulama olduğunu çeşitli şekillerde göstermesi bakımından Türkiye’de felsefenin hem tedrisatında hem pratiğinde belirleyici bir yere sahiptir. Ayrıca Uygur’a göre felsefe “soru” ile “merak”ın birlikteliğiyle tanımlanmalıdır; felsefeye özgü bir noktalama işareti olsaydı, bunun “?!” olacağını söyler.[30] Yanı sıra, İlhan İnan’ın Uygur’un sorusunun altını çizerek “Felsefe soruları ne işe yarar?” diye sorduğunda verdiği cevap ise bir tür (dilsel) ilerleme fikrinin kapısını aralamayı teklif eder.[31] Son zamanlarda yayımlanan yazılardan birinde Selami Varlık, bu defa ilerlemeci olmayan, hermenötik bir perspektiften soru ile cevabın ilişkisini Platon tartışmaları özelinde inceleyerek felsefenin cevaplar kadar sorular ve sorgulamanın kendisiyle meşgul olduğunu ortaya koyar.[32]
III
Soruya ilişkin bütün bu düşünümleri takip eden bazı “sorular” kalıyor geriye. Bunlardan birisi şu: Felsefe sözvarlığında “soru” merkezli sözcüklerin artıp çeşitlilik göstermesiyle felsefenin, bilimin ve yaşamın krizleri arasında nasıl bir bağ olabilir? Bu soru Bréhier’nin işaret ettiği tarihsel ilişkiyi detaylandırmamıza yarayacağını düşünüyorum. Bu yüzden aynı soruyu yukarıda makalesinden faydalandığım Selami Varlık’a yönelttiğimde şu cevabı aldım:
“Genel olarak sorun felsefesinin ve özel olarak Michel Meyer’in çalışmalarının en büyük kazanımı sorun kavramının kendisine odaklanmak olmuştur. Oysa bir sorun daima bir dilemma, bir aporia, yani yüzleşmek zorunda kaldığımız bir engelin varlığını varsayar. Bir sorunla karşılaşmak zordur, yoğun bir gayret gerektirir. Hatta bu yüzden bazen sorun sözcüğü, daha zararsız gibi duran soruya tercih edilir. Bu açıdan bakıldığına bir kriz ortamı doğal olarak alışagelmiş cevap ve çözümlerin yetersizliğini gözler önüne sermesi hasebiyle ciddi bir sorunsallaştırıcı güce sahiptir. Zira bir kriz mevcut durumun kendi sınırlarına çarpmasıyla meydana gelir.
Fakat, Meyer’in vurguladığı gibi, her örtük soruya getirilen doğru cevap, doğruluğuna rağmen, doğruluğuyla birlikte bir problematolojik fark içerir. Yani bizzat getirilen cevap yeni sorulara yol açar. Bu demektir ki, sadece krizin kendisi değil, krize son veren herhangi bir çözüm de aslında çözümleyici boyutuyla birlikte yeniden sorunsallaştırıcı bir güce de sahiptir. Yani sorunsallaştırma yetisi apaçık, basit gibi duran bir durumu da gerilimleştirebilmeyi gerektirir. Bir gizemden farklı olarak, sorun kavramının içerdiği aporetik yapı birden karşılaşılan değil, bir iradi eforla inşa edilen bir şeydir. Bu yüzden, olumsuz sonuçlanarak yol açan derin krizlere engel olmanın yolu da belki krizsiz ve sakin gibi duran durumların özündeki sorunsal boyutlarla yüzleşebilmeyi gerektirir.“[33]
Yani mesele sadece krizin kendisinin sorun üreten boyutları değil, aynı zamanda krizi çözmek için verilen karşılıkların yarattığı soru(n)lar. Bu verimli tartışmaya ilaveten, son bir notla yazıyı sonlandırmak istiyorum. Yukarıda gördüğümüz gibi Türkçe, “soru” üzerinden çeşitlemeye imkân veren dillerden. Bu imkândan faydalanarak, mevzuya ilişkin bazı kelimelerin İngilizce karşılıkları üzerinden çevirilerine ilişkin birkaç saptama ve öneride bulunmak istiyorum, bunların zorunlu veya nihai olmadıklarını hatırlatarak:
Soru (question): Cevap/karşılık bekleyen ifade, karşılaşılan güçlük, mesele
Sorgu (interrogation): Belli süre boyunca birine defalarca soru sorma (hukuk); işleme (bilgisayar)
Sorgulama (questioning): Sorular sorma/yöneltme
Soruşturma (investigation): İnceleme/araştırma (bilimsel araştırmalar); sorgu (hukuk); sorular sorma (felsefe)
Sorun (problem): Ele alınan sorular, meseleler, güçlükler; “problem”
Problem (problem): Matematik/geometri/fizik problemi, “problem(li) çocuk” (psikoloji)
Mevzu (problem, matter): Ortaya konan veya (hararetle) tartışılan sorun/mesele
Sorunsal (problematic): Metnin/filozofun ele aldığı soru-cevap ilişkiler bütünü, sorunlar yumağı
Sorunlu/sıkıntılı (problematic/al): Karşılaşılan güçlük
Problematoloji (problematology): Sorunsalları merkeze alan felsefi yaklaşım (Meyer)
Üstsorunsal (Fr. metaproblématique): Sorunsalların gönderimde bulunduğu esas sorunsal (Bréhier)
Olası/belkili (problematic): Mantıkta kiplik bakımından üç yargı tipinden biri (Kant)
Sorunsallaş(tır)ma (problematisation/problematization): Sorunsal hal alma; sorunsal olarak belirleme / sorunsal olarak ele alma (Foucault)
Sorunsallık (problematicity): Sorunsalların oluşturduğu bütün, sorunsallarla dolu olan (Patočka)
*Kapak resmi midjourney programı ile Bükem Özçeri tarafından oluşturulmuştur.
[1] Nermi Uygur, Felsefenin Çağrısı (İstanbul: Yapı Kredi Kültür, 2013), 22, 23, vurgu yazara ait.
[2] “Soru” ile “sorun” bazı ekleri aldıklarında birbiriyle karışabiliyor. Bunun önüne geçmek için buradaki gibi kesme işaretiyle (’) gelen ekleri ayırıyorum. Ayırmadığım zaman ise hem soruyu hem sorunu kastediyorum demektir.
[3] Émile Bréhier, Études de philosophie antique (Paris: Presses Universitaires de France, 1955), 10. Metnin Türkçe çevirisine şuradan erişebilirsiniz: “Felsefede Sorun Mefhumu”, çev. M. Taha Tunç, Vira Verita, 16 Ocak 2023, https://viraverita.org/yazilar/felsefede-sorun-mefhumu
[4] Martin Heidegger, Varlık ve Zaman, çev. Kaan. H. Ökten (İstanbul: Alfa, 2020), §1, 23.
[5] Martin Heidegger, Tekniğe İlişkin Soruşturma, çev. Doğan Özlem (İstanbul: Paradigma, 1998) ve “Teknik Sorusu”, Teknik ve Dönüş – Özdeşlik ve Ayrım, çev. Necati Aça (Ankara: Pharmakon, 2019), 11-51.
[6] Frédéric Worms, La philosophie en France au XXe siècle. Moments (Paris: Gallimard, 2009), 131-170.
[7] Bréhier, Études de philosophie antique, 10.
[8] Afşar Timuçin, “Soru”, Felsefe Sözlüğü içinde (İstanbul: Bulut, 2004), 440.
[9] Timuçin, “Sorun”, agy, 441.
[10] Online Etymology Dictionary, “Problem” maddesi, 27 Aralık 2022, https://www.etymonline.com/word/problem#etymonline_v_2594
[11] Orhan Hançerlioğlu, “Sorun”, Felsefe Ansiklopedisi: Kavramlar ve Akımlar, 6. Cilt (İstanbul: Remzi, 1985), 133.
[12] Online Etymology Dictionary, “Question” maddesi, 27 Aralık 2022, https://www.etymonline.com/word/question#etymonline_v_44839. Ayrıca bkz. Jean Dubois, Henri Mitterand ve Albert Dauzat, “Question”, Dictionnaire étymologique et historique du français (Paris: Larousse, 1993), 637-8.
[13] Yılmaz Çolpan, “Sorun”, Ataç’ın Sözcükleri (Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1963), 85. Ayrıca bkz. Hançerlioğlu, agy.
[14] Hançerlioğlu, “Belkili”, Felsefe Ansiklopedisi: Kavramlar ve Akımlar, 1. Cilt (İstanbul: Remzi, 1985), 148.
[15] Hançerlioğlu, “Sorunsal”, Felsefe Ansiklopedisi: Kavramlar ve Akımlar, 6. Cilt (İstanbul: Remzi, 1985), 134, vurgu yazara ait.
[16] Online Etymology Dictionary, “Problematic” maddesi, 27 Aralık 2022, https://www.etymonline.com/word/problematic#etymonline_v_2595. Ayrıca bkz. Dubois, Mitterand ve Dauzat, “Problème”, Dictionnaire, 617.
[17] Patrice Maniglier, “What is a problematic?”, Radical Philosophy, no. 173 (Mayıs/Haziran 2012), 21.
[18] Gaston Bachelard, Uygulamalı Akılcılık, çev. Emine Sarıkartal (İstanbul: İthaki, 2009), 90 ve 89.
[19] Gilles Deleuze, What is Grounding?, çev. Arjen Kleinherenbrink (Grand Rapids: Triple Ampersand, 2015), 44.
[20] R.G. Collingwood, An Essay on Philosophical Method, ed. James Connelly ve Guiseppina D’Oro (New York: Clarendon Press / Oxford, 2005), 2.
[21] Immanuel Kant, Critique of Pure Reason, çev. Allan W. Wood ve Paul Guyer (Cambridge: Cambridge University Press, 2000), A70/B95, 206. Ayrıca bunu bir örnek olarak hatırlatan şuraya bkz. Bedia Akarsu, “Sorunsal” ve “Sorunsal Yargı”, Felsefe Terimleri Sözlüğü (Ankara: Savaş, 1984), 158.
[22] Michel Foucault, L’Usage des plaisirs. Histoire de la sexualité, 2. Cilt (Paris: Gallimard, 1984), 42.
[23] Michel Foucault, “Polemik, siyaset ve sorunsallaştırmalar”, Özne ve İktidar. Seçme Yazılar-2, ed. Ferda Keskin, çev. Osman Akınhay (İstanbul: Ayrıntı, 2014), 287.
[24] Isabelle Stengers, “Putting Problematization to the Test of Our Present”, Theory, Culture & Society, “Problematizing the Problematic” özel sayısı (2019): 19, 1. sonnot.
[25] Jan Patočka, Sorunsallıkta Yaşamak, çev. Ahmet Kağan Ketboğa (Ankara: Fol, 2021).
[26] Bkz. Jacques Derrida, “Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli”, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, haz. Aykut Çelebi, çev. Zeynep Direk (İstanbul: Metis, 2014), 51.
[27] Michel Meyer, De la problématologie. Philosophie, science et langage (Paris: Presses Universitaires de France, 2008).
[28] Michel Meyer, “Gramatoloji ve Problematoloji”, çev. ve not. M. Taha Tunç, Arete Politik Felsefe Dergisi 2, no. 2 (2022): 89.
[29] Stanford Encyclopedia of Philosophy, “Questions” maddesi, 6 Ocak 2023, https://plato.stanford.edu/entries/questions/
[30] Uygur, Felsefenin Çağrısı, 13-54.
[31] İlhan İnan, “Felsefe Soruları Ne İşe Yarar?”, Yeditepe’de Felsefe, “Felsefede Yöntem” özel sayısı (2016): 153, 165-6.
[32] Selami Varlık, “Platon ve Problematoloji: Doğru Cevabın Sorusunu Bulmak”, Beytulhikme 12, no. 1 (2022): 197-214.
[33] Selami Varlık, Yazara gönderilen e-posta, 18 Ocak 2023, vurgu yazara ait. Verdiği cevap için Selami Varlık’a çok teşekkür ederim.