“Tahammül Edilemeyecek Bir Deneyim” Olarak People’s Park Ara

“Biz burayı sizden daha iyi kullanırız…”

1969 yılında Berkeley’deki gençler, siyahlar, kadınlar, evsizler, mahalle sakinleri bunu söylediler ve Berkeley California Üniversitesi’nin otopark ve ev alanı olarak kullanmak istediği araziyi parka çevirip adını People’s Park (Halk Parkı) koydular.

60’ların gençlik hareketleri ve protesto dalgaları açısından önemli  merkezlerinden bir tanesiydi Kaliforniya. Berkeley’deki People’s Park’ın yaratılması süreci ise bu hareketlerin toplumsal yaşam algısını göstermek açısından yetkin bir mekan kullanımı örneği olarak belirdi.

45. yıldönümünde bu park deneyiminin dinamiklerini kısaca paylaşmak istiyorum…

Farklı gruplar yanyana

Berkeley California Üniversitesi (UC Berkeley) o yılların önemli protesto eylemlerinin mekanı olmuştu. Vietnam Savaşı’na tepkilerle başlayan süreç bir anda önemli bir politik itirazın doğmasına yol açtı.

1964’te “Free Speech Movement” (İfade Özgürlüğü Hareketi) Berkeley Kampusü’nde savaş karşıtı bir politik tavır oluşmasına öncülük etti. Fakat üniversite yönetimi kampus içini politikaya kapatmak isteyerek büyük bir gerilimin tırmanmasına yol açtı.

Kaliforniya yönetimi genel olarak tüm bu savaş karşıtı tepkileri komünist komplo olarak değerlendirmekteydi. Şiddetsiz ve barışçıl zihniyetle yapılan protestolar iş çevrelerinde ve devletsel ilişkiler düzeyinde tekinsiz bir hissiyatla karşılandı.

Oysa hareket kendisini sivil hakların genişletilmesine yönelik bir tepki olarak algılamaktaydı. Karşılıklı tepki çatışma alanlarını büyüttü. İfade Özgürlüğü Hareketi, siyah hareketiyle, sol sosyalistlerle ve hatta sağ görüşlü gruplarla bir arada eylem yapmaya başladı. Birbirleriyle yanyana gelmeyen hatta hiç konuşmayan gruplar ilk defa bu süreçte birlikte oldular. Ortak karar almaya çalıştılar.

Kendi duruşlarını  sivil itaatsizlik olarak nitelendiren bu gençler, ellerine iyi bir şeyler yapmak için fırsat geçtiği kanısındaydı. Müthiş bir heyecan dalgası oluşmuştu. Daha iyi bir dünyaya karşı beslenen ümit yükseliyordu. En önemlisi siyah hareketi toplumun çehresini değiştirecek düzeyde etkiliydi. Buna eklemlenen kadın hareketi de toplumsal zihniyetin değişmesine önemli katkı sunuyordu.

People’s Park’ın oluşturulması tüm bu protestoların sembolü oldu, parkın yaratılması bu dönüşüm sürecini hızlandırdı.

Bu sihirli kaynaşma politik hayallerin vücuda geldiği bir mekana dönüştü. People’s Park iki ana hareket noktasını bir araya getirmekteydi. Bir yandan burjuva değerlerini sorgulayan ve farklı bir yaşam pratiği geliştirmek isteyen tahayyülü diğer yandan da devlet politikalarına karşı gelen radikallerin tavrını.

Sosyolojik farklılıkların politik itirazlarla birleştiği Berkeley, Oakland, Alameda ve San Fransisco’daki tüm toplumsal dinamikleri kaynaştıran bir deneyimin adıydı People’s Park.

 

Halkın mekanı

Parkta  ücretsiz olarak yemek paylaşıldı. Gençler her yere ağaçlar ve çiçekler diktiler. Değişen toplumsal algı kendisini sokağa çıkma arzusu olarak gösteriyordu. Sokak ise mekan olarak kurulabildiği ölçüde halkındı.

Fakat dönemin Amerikan politikası bu mekan kurma fikrini kendi istikrarı açısından sakıncalı buldu. Ortam dağıtıldı. Ulusal muhafızlar Berkeley’i kana buladı. Parkı tel örgülerle çevreledi. Helikopterlerden gaz sıkıldı. Berkeley’de olağanüstü hal ilan edilmişti…

Park kapatıldı ama parkın ruhu kaldı. Berkeley halkı ve öğrenciler parkın park olarak kalması için müthiş bir mücadele örneği gösterdi.

Özgürlük noktası

People’s Park 60’ların otoriter zihniyetine karşı çıkan özgürlükçü karşı kültürün bir simgesidir. Bu simge bugün de anlamından bir şey yitirmedi. Güncel olarak bu park hala halk, öğrenciler ve yönetim arasındaki çatışmalı süreçlerin başlangıcını oluşturuyor. 2011 yılında UC Berkeley’nin parka buldozerleri sokması yine üniversite yönetimi ile öğrenciler arasında mücadeleyi başlattı.

Bugün People’s Park evsizlerin ikametgahı olduğu gibi Berkeley halkının da ortak kullanım alanlarından birini oluşturuyor.

Park deneyimi bize bir alanın mekan olarak kurulmasının önemini anlatıyor. Sivil haklarla ilgili taleplerin reddi, muhataplarının  tahammül edemeyeceği bir halin yaratılmasıyla son buldu. People’s Park müzakereye tahammül edilmediği zamanlarda en tahammül edilemeyecek olanı gerçekleştirdi. Sosyolojik anlamda kalıcı etki bırakan park özgürlük tahayyülünün mekanı haline geldi. 45. yılında bu park hala demokratik işleyişin ve sorunların demokratik katılımla çözümünün somut bir mekanı olmayı sürdürüyor.

Hala kendilerine “uçuk kaçık tipler” diyenlere karşı People’s Park düzenin sembolik değerlerinin sarsılmasının yetkin bir örneğini sunuyor. Kısmi politik etkisinden ziyade, yaratmış olduğu bu toplumsal dönüşüm onun kendisine has yanını oluşturuyor. (MEK/YY)

 

* 31 Mayıs 2014 tarihinde Bianet’te yayınlanan bu yazı, yazarın ve Bianet’in izni alınarak yayınlanmaktadır.